Bir Akşam, Yemek Saati ve Sonrası


Yemeği sonrasında Eren kurabiyesini istiyor. O sırada tuvaleti geldiğini farkedip hiç atlamadığı cümlesini söyleyip "I am about to pee on myself, I need to go peepee (Çişimi altıma yapmak üzereyim, hemen tuvalete gitmem lazım)" koşa koşa tuvalete gidiyor. Giderken de İngilizce-Türkçe karışık "If (eğer) kurabiyemi saklamazsam, biri yiyebilir annesi" diyip kurabiyeyi kütüphanedeki resmin arkasına saklıyor. Erencim masaya geri geldiğinde Noyan'ı eğlendirmeye başlıyor. Koşa koşa kaşık çekmecesinden yakaladığı plastik spatülü Noyan'ın eline tutuşturuyor "Noyan, bunun kenarları yumuşak sen bununla oynayabilirsin, al". Annesi bu aşamada gayet soğumuş olan yemeğini yerken, Noyancık yerde emekliyor. Kendince geliştirdiği emekleme tekniği ile bizi gayet eğlendiriyor. Sağ eli ve sol dirseği üzerinde karınca gibi bir anda bir köşeden öbür köşeye çok hızlı haraket edebiliyor minik oğlum. En sevdiği köşe olan mutfaktaki kütüphanenin sandalyesinin parlak metal ayakları arasında kayboluyor.
Yemek bitiyor ve Noyancığımla yatmaya çıkıyoruz. Şimdiden altını değiştirmek için koyduğum yerde bile kovalamam gerekiyor minik oğlumu. Pijamalar giyilip, mamasını içiyor. Karnının doymasının ardından keyiflenen, yorgunluğunun ağırlığı ile sakinleşen miniğimin en keyifli "sohbet"i bu saatlerde başlıyor. Son saatlerde duyduğu tüm sesleri minik dudaklarının arasından bebekçe dökülüyor. Annesi, ikinci minik fırtınasının kokusunu içine bolca çekip, yatağına koyuyor ve o güzel seslerle dolu odadan usulca çıkıyor.
Merdivenlerden aşağıda inerken Eren'in odasından başka bir güzel ses, babayla okunan hikayenin sesi, duyuluyor.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home