07 Ocak 2010

Bir Akşam, Yemek Saati ve Sonrası


Yemek için hep beraber masadayız. Eren sandalyesine bir oturup bir kalkıyor. Önce oturuyor, sonra yemek aktivitesinin istediği sabrın onda olmadığını farkedip saniyeler içinde "I am done (Bitti)" diyip kalkıp, mutfakta bir tur atıyor ve bir oyuncak kapıyor. Sonra yine oturuyor, "I am done", kalkıyor, hızlı bir tur, bir oyuncak, oturuyor. "Babası" keyifle hazırlanan yemeğin tadını çıkarmaya çalışırken diğer taraftan Eren'i yakın takipte tutup "ye(dir)me" fırsatlarını değerlendiriyor. "Annesi" için ise kimi zaman yemek saatleri bir spor aktivitesi gibi oluyor. Üç adım sola (mutfağa), üç adım geri (ıslak mendile), iki adım sağa (Noyan'a oyuncak vermeye), şimdi aşağıya (Noyan'ın düşen oyuncağını alıp masasına), sonra tekrar üç adım buzdolabına (Eren'in sütü unutulmuş) sonra beş adım mikrodalgaya (süt biraz ılık olmalı)... Noyancık ise bütün olan biteni büyük bir ilgiyle seyrediyor. Arada sesini duyurabilmek için çığlıklar atıp, hepimizi, bu ses bu altı aylık bebeğin neresinden çıkıyor diye bir anlığına susturuyor.

Yemeği sonrasında Eren kurabiyesini istiyor. O sırada tuvaleti geldiğini farkedip hiç atlamadığı cümlesini söyleyip "I am about to pee on myself, I need to go peepee (Çişimi altıma yapmak üzereyim, hemen tuvalete gitmem lazım)" koşa koşa tuvalete gidiyor. Giderken de İngilizce-Türkçe karışık "If (eğer) kurabiyemi saklamazsam, biri yiyebilir annesi" diyip kurabiyeyi kütüphanedeki resmin arkasına saklıyor. Erencim masaya geri geldiğinde Noyan'ı eğlendirmeye başlıyor. Koşa koşa kaşık çekmecesinden yakaladığı plastik spatülü Noyan'ın eline tutuşturuyor "Noyan, bunun kenarları yumuşak sen bununla oynayabilirsin, al". Annesi bu aşamada gayet soğumuş olan yemeğini yerken, Noyancık yerde emekliyor. Kendince geliştirdiği emekleme tekniği ile bizi gayet eğlendiriyor. Sağ eli ve sol dirseği üzerinde karınca gibi bir anda bir köşeden öbür köşeye çok hızlı haraket edebiliyor minik oğlum. En sevdiği köşe olan mutfaktaki kütüphanenin sandalyesinin parlak metal ayakları arasında kayboluyor.

Yemek bitiyor ve Noyancığımla yatmaya çıkıyoruz. Şimdiden altını değiştirmek için koyduğum yerde bile kovalamam gerekiyor minik oğlumu. Pijamalar giyilip, mamasını içiyor. Karnının doymasının ardından keyiflenen, yorgunluğunun ağırlığı ile sakinleşen miniğimin en keyifli "sohbet"i bu saatlerde başlıyor. Son saatlerde duyduğu tüm sesleri minik dudaklarının arasından bebekçe dökülüyor. Annesi, ikinci minik fırtınasının kokusunu içine bolca çekip, yatağına koyuyor ve o güzel seslerle dolu odadan usulca çıkıyor.

Merdivenlerden aşağıda inerken Eren'in odasından başka bir güzel ses, babayla okunan hikayenin sesi, duyuluyor.