Aboka, Dedi, Bola...
Bu hafta ilk kez kar gördüm. Yüzümü havaya kaldırıp, ağzımı açıp tadına da baktım... Henüz nasıl oynanacağını bilemiyorum, ama Efe ile Serin'i oynarlerken seyretmekten çok zevk aldım. Sonra çok üşümüşüm, gerisini hatırlamıyorum.
Evde bulduğum tüm ayakkabıları giyiyorum, çünkü beni büyük ayakkabı ile görenler çok eğleniyor, hele bir de ters giymişsem daha da gülüyorlar, o zaman ben de çok gülüyorum.
Bahçeye çıkıp Mike'in köpeği Ellie ile oynamayı çok seviyorum. Mike bana oyun için Ellie'ye tenis topunu nasıl atacağımı öğretmeye çalışıyor, ama topu bir kez elime alınca, kimselere vermek istemiyorum...
Tüm oyuncaklarımı bir anda her yere dağıtsam da, anneme aslında eşyaların yerini de bildiğimi göstermeye başladım; mutfakta ne nereye gidiyor, ayakkabılar nereye kalkıyor, banyodaki eşyaların yeri gibi. Özellikle geceleri banyoda ayağımdan çıkardığım kirli çoraplarımı odama gidip, çorap çekmeceme koyunca anniy benimle çok gurur duyuyor.
17 aylık olmama az kala, yavaş yavaş annemlere iki yaş fragmanları göstermeye başladım, seneye onları neler bekliyor biraz alışsınlar diye. Arada istediğim olmayınca, kendimi yerlere atıp, tepinmeye başladım. Daha yere kendimi atışımın sonrasında ne yapmam gerektiğini tam bilmiyorum ama eminim yakında hemen öğrenirim.
Bu ara kullandığım kelimeler de artıyor yavaş yavaş. Artık aboka (avokado) bile diyebiliyorum. En çok kullandığım kelimelerden biri dedi (kedi). Penguen, fare, baykus, kaplan hepsi dedi benim için. Bizim dedi'yi (Casper) o kadar çok seviyorum ki ona bezelyelerimden kaşıkla veriyorum arada, veya ayakları üşüdüğünde ona bola (çorap) giydiriyorum.
Bu hafta dedem ameliyat oldu. Çok iyi geçti ameliyatı, hepimiz çook sevindik. Canım dedecim, gençleşen kalbi ile artık benimle daha iyi koşturabilecek.
Yakında yeni gelişmelerle görüşmek üzere.